1 Şubat 2015 Pazar

HÜRREM SULTAN VE ŞEHZADE MUSTAFA OLAYI


Tarihçinin görevi teşhis ve tespittir. Yargılamayı tarih yapar. Herhangi bir kişi hakkındaki en yanılmaz hükmü ise sadece Allah verir. Bu bakımdan padişahların, sadrazamların, vezirlerin ve hepimizin hesap vermesi kaçınılmazdır. Günah işleyen padişah bile olsa bunun sonuçlarına katlanacaktır. Bu girizgahtan sonra, diyeceğim şu ki, Şehzade Mustafa'nın katlinde gerçi Hürrem Sultan'la Sadrazam Damat Rüstem Paşa'nın parmağı var, ama Şehzade'nin bazı yanlış davranışlarının da bunda payı yok mu ?
Şehzade öyle şeyler yapmış ki, babası, tahtı üvey kardeşlerinden kapmak içim, Şehzade Mustafa'nın bir isyan hazırlığında olduğuna, hatta bunun için İran Şahı Tahmasb'la gizli ittifak kurduğuna inanmış, yahut buna inandırılmıştı. Sonuçta bu inancını dönemin Şeyhülislamı Ebussuud Efendi'ye aktardı ve ondan ''idam'' fetvası istedi. Şehzade Mustafa bu fetva ile idam edildi. Yani Şehzade Mustafa'nın idamı için gereken yüksek mahkeme kararı (Şeyhülislam fetvası) vardır. Öte yandan, tarihi tüm ayrıntısıyla bilmek, bizim durumumuzdaki ülke tarihçisi açısından, elbette mümkün değildir. Çünkü zaten tarihin belgelerin tamamı henüz tasnif edilememiştir. Demektir ki, yeni bir kaç belge tarih bilgimizi kökünden sarsabilir. Bu bakımdan tarihin kişilikler hakkında hüküm vermede, özellikle de onları suçlamada acele etmemek gerekir. Bir nokta daha : Tarihçi, tarihin (ve tarihi şahsiyetlerin) ne avukatı, ne yargıcı, ne de celladıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder